Güvenlikte Zaman Boyutu

Güvenlik denildiğinde akla gelebilecek birçok tanım vardır. Bu tanımlardan birini TDK şu şekilde yapmıştır. Güvenlik: “Toplum yaşamında yasal düzenin aksamadan yürütülmesi, kişilerin korkusuzca yaşayabilmesi durumu, emniyet.”

İnsanoğlunun yeryüzünde yaşamının başladığı ilk günlerden bu yana güvenlik her zaman güncelliğini koruyan bir konu olmuştur. Toplumsal yaşamın başlaması güvenliğe farklı boyutlar katmıştır.

Öyle ki, toplumsal yaşamdan önce bir bireyi güvenlik konusunda riske sokacak unsurları doğadaki diğer canlılar ve doğal afetler oluşturmuş iken, toplumsal yaşam başladığında hırsızlar, katiller; zaman geçip sosyal medya kültürü ortaya çıkınca da, gerçek kişilerin veya tüzel kişilerin hitap ettikleri kitle önündeki itibarlarını zedeleyecek söylemler eklenen diğer unsurları oluşturmuşlardır. Bugün ise güvenliğin etki alanı bilişim teknolojileri sayesinde, genişleyen toplumsal yapı ve kültürle beraber bambaşka bir boyut kazanmıştır.

Gelişimin ve değişimin zamanın bir fonksiyonu olması, güvenliğin de zaman cephesinde bir boyutunun olduğunu göstermektedir. Gelişim ve değişim ile oluşan yeni şartlar, kendi içinde yeni sistemleri doğurmaktadır. Doğan yeni sistemler de beraberlerinde kendilerine has açıklıkları meydana getirmektedirler. Bilgi teknolojileri sektörü günümüzde en hızlı, en çok değişim ve gelişim içinde olan sektördür. Yüksek hızdaki değişim ve gelişim beraberinde zamana bağlılık durumunu, yani zamanın bir fonksiyonu olma durumunu da getirmektedir.

Kritik öneme sahip hassas bilgilerin tutulduğu sistemlerde var olan ancak zaman içinde bulunarak bilinir hale gelen açıklıklar zaman boyutunun güvenlikte ne kadar önemli bir yer tuttuğunun göstergesidir. Zamanının ötesine geçmeyi başarabilen saldırganlar bu açıklıkları kullanarak kendi zaferlerini ilan edebilmektedirler. Bu söylemlere ulaşabilmenin temel yolu dönüp geçmişe bakarak zaman boyutu üzerinde bir analiz yapmaktır.

Günümüzde kullanılan sistemlerin güncel olmayan ilk hallerinin her zaman bir açıklıktan etkilenmiş olduğunu görmek, aslında sistemlerin güvende değil, sadece açıklığının keşfedilmemiş olması nedeniyle “saldırıya müsait” durumda olduğunu bilmek anlamına gelmektedir. Bunun bilinmesi güvenlikle ilgili tedbirlerin alınması gereksinimini ortaya çıkarmaktadır. Bu gereksinimin göz ardı edilmesi ise güvenlikle ilgili bütünlüğün bozulmasına, korunmak istenen yapının zarar görmesine neden olabilmektedir.

Kendi içinde çok çeşidi, boyutu ve bileşeni olan güvenlik, felsefesine bakıldığında her çeşidi, boyutu ve bileşeni için aynı büyük resimden yola çıktığı gözlemlenebilecek bir olgudur. Bundan dolayı, hırsızdan korunmak için kapıya kilit takmak ne kadar anlaşılabilir ve kabul görmüş bir durum ise hassas bilgileri korumak için güvenlikle ilgili önlemleri almak da o derece anlaşılabilir ve gerekli bir durumdur.

Gökhan MUHARREMOĞLU